Hacettepe Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı’nda okumaya başladığım ilk gündü sanırım. Kendi bölümümün yerini öğrenmek için Edebiyat Fakültesinin koridorlarında yürüyordum. İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünün koridoruna girdiğimde gözüme ilk çarpan şey, kapılardan birindeki Blair Witch Project afişi ve hemen yanındaki H.Ü. Bilim Kurgu ve Fantazi Topluluğu posteri oldu. Korku sinemasıyla, bilim kurgu ve fantaziyle haşır neşir, liseden yeni çıkmış bir adam olarak “vay, üniversitelerde böyle hocalar oluyor demek!” diye düşünüp, kapıda yazan ada bakmıştım: Can Abanazır.
Can Yalçınkaya
Daha sonra odasının önünden geçerken, çekingenlikle kapısını çalmış, içeri girdiğimde bir rüya alemine geldiğimi sanmıştım. Duvarlar çeşitli rock gruplarının posterleriyle, Yüzüklerin Efendisi afişleriyle ve bilimum ilgi çekici görselle kaplıydı. Odanın bir köşesinde, dünyanın dört bir yanından gelen onlarca farklı bira şişesi ve kutusu vardı, raflarda bir dolu okumak istediğim kitap… “Pardon hocam, ben bilim kurgu ve fantazi topluluğuyla ilgili bilgi almak için rahatsız etmiştim” deyince, bu küpeli, dövmeli, metal grubu tişörtlü adam, “gel dostum ya, toplantıları salı günleri saat 5’te yapıyoruz” demişti. Dostum?!! Bu alışık olmadığım türden bir hocaydı gerçekten…
Bilim Kurgu ve Fantazi Topluluğuna katıldım ve bu vesileyle Can Hocayla olan arkadaşlığımız başlamış oldu. Bu esnada tabii onunla ilgili bir dolu efsane duydum, o efsanelerin bir kısmına da tanıklık ettim. Hacettepe’de ögrenci olan pek çok insan, başka fakültekiler de dahil, onun ismine aşinaydı zaten. Can Hoca sınavlara girerken “Crom, ölüleri say!” diye bağırırmış, sınavlarda kitap, defter açık, her şey serbestmiş. Bazen sınav sorularını evde cevaplayıp gelin dermiş. Can Hoca yoklama almazmış, ama onun dersleri her zaman dolu olurmuş. Derslerde, sex, drugs and rock n roll’dan, Dracula ve Yüzüklerin Efendisi’nden, bilim kurgu filmlerinden bahsedermiş. Can Hoca, Tarkan Viking Kanı filminde figüran olarak bir vikingi canlandırmış…
Zaman içinde bu anlatılanların çoğunun doğru olduğunu gözlerimle gördüm. Hatta Can Hoca Tarkan Viking Kanı’nda nasıl oynadığını da anlatmıştı. Gençliğinde saçları uzun olduğundan, Tarkan filminde oynayacak figüran vikingler arayan bir asistan tarafından keşfediliyor Can Hoca. Filmde de Tarkan tarafından birkaç kere öldürülüyor.
O, bir çok rencisi için Can Hoca değil, Can Baba’ydı. Odasına gelen kimseyi çevirmez, rock müzik, bilim kurgu, korku, fantazi, çizgi romanlar ve diğer lanetli türler üzerine uzun uzun sohbet ederdi. Her ne kadar Amerikan Kültürü ve Edebiyatı öğrencisi olsam da, Can Hoca’nın verdiği iki İngiliz Edebiyatı dersini seçmeli olarak almıştım, bazılarına da arada dinleyici olarak katılmıştım. Ondan aldığım İngiliz Romanı dersinde Clockwork Orange, Trainspotting, Ripley Bogle ve Lord of the Flies romanlarını okutarak farkını göstermişti Can Baba. Vampirler, Dracula romanı, İrlanda ve Viking efsaneleri, futbol holiganları (Can Hoca harbi Beşiktaşlıydı) ve rock alt kültürü gibi konularda akademik makaleleri yayınlanmıştı. Alışılagelmiş Türk akademisyeni kalıplarının dışındaydı.
Yıllar içinde iyi arkadaş olduk, her hafta bir iki kere odasına uğrardım, ilgi alanlarımızdan, hayattan konuşur, geyik yapardık. Zaman içinde film değiş tokuşu da yapmaya başladık. Bana verdiği filmler arasında, en sevdiğim filmlerden biri olan Cemetery Man’in bir VHS kopyası vardı. Bu ve bunun gibi pek çok güzel filmi, kitabı, çizgi romanı Can hoca sayesinde tanıdım. Eski video kasetleri toplamaya meraklı olduğumu bildiği için bana bir beta video bile hediye etmişti. Artık çalışır durumda olmayan bu videoyu ve Can Babanın verdiği filmleri hala saklarım.
2003’te Hacettepe’den mezun oldum, Can Babanın yazdığı referans mektubunun da katkılarıyla ODTÜ’de yüksek lisansa başladım. Onu zaman zaman üniversitede ziyaret etmeye devam ettim. Sonra dünyanın öbür ucuna taşındım, Can Hoca Hacettepe’den ayrıldı, İstanbul’a taşındı. Ayrı yerlere savrulduk.
Read more: http://www.otekisinema.com/2-ocak-2012-can-abanaziri-kaybettik/#ixzz1iJmg5pV5
Bir Cevap Yazın